Sanatın Göçü projesi kapsamında hikâyesine şahitlik ettiğimiz bir başka sanatçı illüstratör Walaa Tarakaji idi. Çekim gerçekleştirdiğimiz ilk kadın sanatçı olması sebebiyle Walaa’nın hikâyesini dinlemek ve kayıt altına almak bizim için çok kıymetliydi.
İllüstratör Walaa Tarakaji yaptığı çalışmalarla hem kendi hikâyesini hem de başka göçmenlerinkini anlatmaya çalışıyor. “Göçmenlerin Rüyaları” başlıklı projesi ile kendisiyle benzer rüyaları gören göçmenlerin rüyalarını dinleyerek onları resmediyor. Bu projenin hikâyesi aslında Walaa’nın kendi hikâyesi de denilebilir. “Hayat hikâyem tek başına benim hikâyem olarak kalıyor, bu da acımı hiç hafifletmiyordu” diyerek hayıflanan bir roman karakterinin sözlerini akla getiriyor Walaa’nın tecrübesi. Walaa’nın hikâyesi tek başına onun hikâyesi değil, karşılaştığı insanlarınki de tek başına onların hikâyesi değil. O, sanatıyla kendi hikâyesini ve yine kendisi gibi göç tecrübesine sahip olan insanların hikâyesini anlatarak ortak bir yol sunuyor. Hayatım burada yeniden başladı diyen Walaa için göç tecrübesi hem yeni bir hikâyenin başlangıcını hem de başka hikâyelere şahitlik etmeyi ve onlara dokunabilmeyi ifade ediyor.
Walaa ülkesi Suriye’den göç ettikten sonra kendisinin kâbus olarak nitelendirdiği rüyalarında geride bir şey unuttuğunu, uçağını kaçırdığını, pasaportunu kaybettiğini görüyor. Çevresinde göç tecrübesine sahip olan insanlarla konuştuğunda onların da benzer rüyaları gördüğünü fark ediyor ve “Göçmenlerin Rüyaları” adını verdiği projesini başlatarak dinlediği bu rüyaları resmediyor. Bir sanatkârın deneyiminde kâbuslar sanatsal bir ürüne dönüşüyor. Soyut ve oldukça kişisel bir deneyim olan rüyalar, sanatçının eliyle gözle görülebilir ve duyulara hitap eden bir eser haline geliyor. Bu yönüyle sanat, dünyanın sıradanlığına ve sınırlılığına karşı açılan bir pencere görevi görüyor.
Aynı zamanda sahne tasarımı ve çizgi roman türünde çizimler de yapan Walaa, çalışmalarını dijital olarak oluşturuyor. Franz Kafka’nın “Dönüşüm” romanı için de kapak çizimleri yapan Walaa, bu etkileyici romanı çizimleriyle yeniden anlatıyor adeta.
Walaa’nın çizimlerini incelediğimizde siyah-beyaz renklerin yoğunlukta olduğunu ancak ufacık bir yerlerde kırmızı ve sarı renklerin belirdiğini görüyoruz. Bazen bir uçurtma, bazen bir bisiklet bazen de bir bavul oluyor bu canlı renklerle ifade edilenler. Üst üste binen evlerin penceresinden yayılan sarı ışık ve kırmızı çatılı bir evlerin tepesinde ortamı aydınlatan bir dolunay ile griliğin içinde renk ve ışık Walaa’nın resimlerinde her zaman kendini gösteriyor. Bu griliğin içinde beliren renklerin bir tesadüften ibaret ya da rastgele seçilmiş olamayacağını tahmin ediyoruz. Ancak bu renklerin ne anlama geldiğini sorduğumuzda tahmin edebileceğimizin ötesinde bir hikâyeyle karşılaşıyoruz. Aynı zamanda bir anne olan Walaa, bebeği doğduktan sonra çizimlerini ancak o uyuduktan sonra yapabildiğini bu nedenle de çoğunlukla akşamları çalıştığını söylüyor. Akşam vakitlerinde resimlerini yaparken penceresinden gördüğü gecenin karanlığı ve o karanlıkta beliren evlerin pencerelerinden sızan ışık ve ay ona ilham kaynağı oluyor. Çizimlerinde beliren bu kırmızı ve sarı renklerin onun için karanlıkta beliren umut ışığını simgelediğini anlatıyor Walaa. Renkler onun kaleminde anlam bularak umuda dair bir mesaj taşıyor.
Walaa da çizim yaparken bir çok şeye direniyor gibi. Bununla birlikte umudunu da hiç kaybetmemiş. Bazen başka göçmenlerin hikâyeleri, bazen renkler ve bazen de bebeği Walaa için umut olmuş. Sanat, onun umudunu yaşatması ve kendisiyle benzer tecrübelere sahip insanlara bu umudu aşılayabilmesi için bir araç. Walaa bu aracı özgürce kullanarak hem kendi hikâyesini hem başka göçmenlerin hikâyelerini anlatıyor. Belki de onlar için göç, hikâyelerinin daha da zenginleşerek varlığını sürdürmesine olanak tanıyan bir olgu. Bununla birlikte sanatçılar yalnızca kendi hikâyelerini değil, içinde bulundukları toplumun hikâyesini de zenginleştirebilme gücüne sahip. Biz de Walaa’nın gücüne ve bu gücü umuda dönüştürdüğü hikâyesine şahitlik ettikten sonra farklı hikâyelerde umuda dair bir anlam aramaya devam ediyoruz.