11 Mayıs 2022
Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle İLKE Vakfı bünyesinde yürütülen Sanatın Göçü projesi, göçün üzerinde çok durulan anlamlarının ötesinde göç alan ülke için belli potansiyelleri barındırdığı düşüncesinden hareket etmektedir. Bu potansiyellerin fark edilmesi ve değerlendirilmesi projenin temel hedeflerinden birini oluşturmaktadır. Bu bağlamda 25 farklı göçmen sanatçıyla gerçekleştirilen çekimler neticesinde ortaya çıkacak belgesel serisinin yanı sıra göç ve sanat ilişkisini akademik ortamda tartışmaya açan bir çalıştay düzenlendi. Projenin önemli çıktılarından biri olan Göç, Sanat ve Kültürel Çeşitlilik Çalıştayı STK üyeleri, akademisyen ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirildi. Çalıştayda Ankara, Şanlıurfa, Kilis ve İstanbul’daki üniversitelerden olmak üzere beş akademisyen sunum gerçekleştirdi. İki farklı oturumda gerçekleştirilen çalıştay, İLKE Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Sanatın Göçü proje yürütücüsü Lütfi Sunar’ın açılış konuşmasıyla başladı. İlk oturuma Sunar başkanlık yaparken, ikinci oturuma İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın başkanlık yaptı.
Birinci oturumun ilk sunumunu Bir Toplumsal Tipoloji Olarak Göçmen ve Sanatçı başlığıyla Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi ve Göç Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürü Ali Zafer Sağıroğlu gerçekleştirdi. Sağıroğlu sunumunda göçün medeniyetin ortaya çıkışında başat rol oynayan bir unsur olarak değerlendirilmesi gerektiğinin ve göçmen sanatçının bir topluluğunun medeniyete dönüşmesinde önemli rolü olduğunun üzerinde durdu. “Göçmen” ve “sanatçı” tipolojileri üzerinde duran Sağıroğlu, bu iki grubun içinde bulundukları topluma yabancı olduklarının ve bu yabancılığın korkudan ziyade toplumsal gelişim açısından bir imkân barındırdığını aktardı.
İlk oturumun ikinci sunumunda ise Medeniyet Üniversitesi Sosyal Hizmet bölümü öğretim üyesi Fatih Yaman, Uyum Politikalarına Eleştirel Bakış: Türkiye’de Nitelikli Göçmen İşgücü başlıklı bildirisini sundu. Türkiye’nin göçle ve göçmenle kurduğu ilişkiyi veriler üzerinden aktaran Yaman, nitelikli işgücü içerisinde göçmenlerin oranını tartışmaya açtı. Türkiye’de turkuaz kart gibi nitelikli göçmen işgücünü piyasaya dahil etmek amacıyla gündeme gelen politikaları değerlendiren Yaman, mevcut politikaların bu anlamda yeterli görülemeyeceğini aktardı. Bu sürecin göç alan ülke için bir tehdit mi yoksa imkân mı olduğunun göçün nasıl yönetildiği ile yakından ilişkili olduğunu ifade eden Yaman sunumunu bu doğrultuda neler yapılabileceğine dair önerilerle bitirdi. Soru-cevap ve tartışma bölümünün ardından ilk oturum tamamlandı.
Mahmut Hakkı Akın’ın oturum başkanlığında başlayan ikinci oturumda ilk olarak Kilis 7 Aralık Üniversitesi öğretim üyesi İbrahim Efe Türk Medyasında “Suriyeli Sanatçılar” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Efe, Suriyeli sanatçılarla ilgili 60’a yakın haberden hareketle bir söylem analizi gerçekleştirerek Türk medyasında bu sanatçılara yönelik algıyı tartışmaya açtı. Söz konusu haberlerde Suriyeli sanatçılar savaşla ilintili ve siyasi eleştirinin nesnesi olarak sunulmaktadır. Bu durum beraberinde Suriyeli sanatçının sanatından ziyade başka yan unsurlar temelinde ele alındığını ve dolayısıyla sanatın geri planda kaldığını göstermektedir. Dolayısıyla göçmen sanatçının ülkeye sunacakları potansiyeller göz ardı edilmektedir. Efe bu potansiyellerin göz ardı edilmemesi ve göçmen sanatçıların geldikleri ülkeye ekonomi, kültür ve sanat alanında ne gibi imkânlar sunabileceği üzerinde düşünülmesi gerektiğinin vurgusunu yaparak sunumunu tamamladı.
İkinci oturumun diğer sunumu Harran Üniversitesi öğretim üyesi Hakan Gülerce’nin Göçmen Gençlerin Sanat Yoluyla Sosyal Uyum Süreci başlıklı bildirisi üzerinden gerçekleşti. Gülerce sunumunda göçün bir karşılaşmaya olanak tanıdığını ve bu karşılaşmanın uyumu ve çatışmayı da beraberinde getirdiğini aktardı. Dil sorunu, ötekileştirme ve ekonomik nedenler çatışmaya alan açarken, sanat gibi birleştirici bir unsur uyumu ortaya çıkarabilmektedir. Bu bakımdan göçün iyi yönetilebilmesi ve uyumun gerçekleşmesi adına sanatın birleştirici etkisinin üzerinde durulmalıdır. Bu amaç doğrultusunda Şanlıurfa’da gerçekleştirdikleri projelerden bahseden Gülerce önerilerle sunumunu tamamladı.
Çalıştayın son sunumunu Kilis 7 Aralık Üniversitesi öğretim üyesi ve Sanatın Göçü proje koordinatörü Osman Ülker tarafından gerçekleştirildi. Ülker, İstanbul’daki Suriyeli Sanatçıların Gündelik Yaşamı ve Türk Sanat Alanıyla İlişkisi başlıklı sunumunda ilk olarak Sanatın Göçü projesinin temel amaçlarından bahsederek mevcut veriler ışığında göçmen sanatçıların Türkiye’deki konumuna değindi. Türk toplumunda ve medyasında göçmen sanatçıya yüklenen anlamlara değinen Ülker, özellikle medyada Suriyeli sanatçıların gerçek anlamda bir sanatçı olarak değil daha çok zanaatkar olarak sunulduklarını ve ancak gazetelerin üçüncü sayfalarında kendilerine yer bulduklarını aktardı. Türkiye’ye geldikten sonra Batı’ya giden sanatçılarla karşılaştıklarını ve bunun Türkiye için önemli bir kayıp olduğunu ifade eden Ülker, küresel sanat piyasasında yer alınmak isteniyorsa göçmen sanatçılarla ihtiyaç olduğunu ifade ederek sunumunu tamamladı.
Soru-cevap ve tartışma ortamıyla birlikte katılımcıların da katkısı alındı, konuya dair sorunlar ve çözüm önerileri aktarılarak çalıştay tamamlandı.